Avrupa
Giriş Tarihi : 01-07-2023 09:38

Polisin 17 yaşındaki Nahel'i öldürmesinin ardından, Macron'u bekleyen banliyö krizi

Polisin 17 yaşındaki Nahel'i öldürmesinin ardından, Macron'u bekleyen banliyö krizi

17 yaşındaki Nahel M.'nin, Paris'in Nanterre banliyösünde polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurularak öldürülmesinin ardından başlayan isyan hız kazandı. Artık Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un aşmak zorunda kaldığı; terörizm, sarı yelekliler, emeklilik yaşıyla ilgili protestolara banliyö krizi de eklenebilir.

Bir zamanlar göçmenlerin yaşadığı banliyö nüfusunu artık üçüncü, dördüncü nesil Fransızlar oluştuyor.

Son 18 yılda buralarda ara sıra isyanlar yaşandı ancak bu kadar büyük çaplı protestolar gerçekleşmemişti.

Genç bir erkeğin kaza sonucu ölmesi veya yaralanmasıyla tetiklenen, polisin suçlandığı olayların ardından başlayan protestolar bir veya iki geceden fazla sürmüyordu.

Tıpkı şimdi olduğu gibi o zaman da arabalar, belediye binaları, polis karakolları ve okullar, yani Fransız bayrağının dalgalandığı binalar hedef alınmıştı.

Protestocular; sosyal yardım eksikliği, ırkçılık ve polis şiddetine karşı ses çıkarıyordu.

Ancak aslında işler birçok yönden değişti.

Mesela milyarlarca para harcanan Grand Paris Express projesine bir bakın. Bu girişim, banliyölere yeni metro ve tramvay bağlantıları kuruyor, banliyölerin ana sorunlarından biri olan sosyal izolasyonla mücadele ediyor.

Nanterre veya Massy gibi Paris banliyölerindeki yeni kamu binalarına bakın. Akla gelen ilk şey ihmal olmuuyor.

Polis güçlerinde hizmet veren Afrikalı veya Mağrip kökenlilerin sayısı şu anda 2005'te görülenden çok daha fazla.

Öte yandan banliyölerden daha fazla insanı seçkin okullara ve üniversitelere çekme çabası var.

Halk dili de bir o kadar değişti. Azınlıklara yönelik bağnazca yaklaşım, yirmi ya da otuz yıl önce hoşgörülürken, bugün kovuşturmaya değilse de kınamaya yol açıyor.

Her yer gibi Fransa da değişiyor.

Ancak buna rağmen, Fransa'daki herkes banliyölerin bu eski yarasının hala varlığını sürdürdüğünü biliyor.

Çünkü bu yara, sömürgecilikten, kibirden, uzun süredir devam eden savaşlardan, nefretten doğdu ve kolay kolay ortadan kaybolmuyor.

Macron krizin büyüyebileceğinin farkında

2005 yılının Ekim ayındaki Paris'in Clichy-sous-Bois banliyösünde polis kontrolünden kaçarken bir trafoya sığınan iki genç elektrik çarparak ölmüştü. Olay yoğun tepki çekmiş, üç hafta boyunca Fransa'nın her yerinde çatışmalar çıkmıştı. .

Macron, krizlerine banliyönün eklenmemesi için dua ediyordu, ancak dileği gerçekleşmedi.

2005 isyanlarının üç hafta sürdüğünü, sokağa çıkma yasakları ve gözaltılarla, ancak olağanüstü hal ilanından sonra bittiğini biliyor.

Henüz o noktada değiliz ama oraya gelebiliriz.

"Gençler 'bu ben de olabilirdim' diye düşünüyor"

Fransa İçişleri Bakanlığı, Nahel'in ölümüyle başlayan protestolarda 249 polis memurunun yaralandığını, 667 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Le Figaro gazetesi yalnızca Paris'te gözaltına alınan 242 kişinin çoğunun yaşının 14 ile 18 arasında oluğunu bildirdi.

Le Monde'a konuşan Vincennes-Saint-Denis Paris 8 Üniversitesi profesörü sosyolog Fabien Truong, ülke genelinde genç yaştaki protestocuların "Bu ben de olabilirdim" diye düşündüğünü ifade ediyor.

Truong bu bölgelerde yaşayan herkesin polisle yaşanmış kötü anıları hatırladığını; evlerinin yanı başında sürekli yapılan kimlik kontrollerinin küçük düşürücü, strese yol açan ve uzun vadede kızgınlığı besleyen şeyler olduğunu belirtiyor.

"Bu kişiler yaptıkları bir şeyden dolayı değil, kim olduklarından yola çıkılarak kontrol edildiklerini düşünüyorlar" diyen Truong, orta yaşlara geldiklerinde de oluşan polis korkusunun devam ettiğini, toplu konutlarda yaşayanların siyasi hoşnutsuzluğunun ve güvensizliğinin bu şekilde açıklanabileceğini ekliyor.

bbc

LMLM

LM